Geçtiğimiz haftalarda Yeni Şafak gazetesi, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyelerini reşit olmayan çocukların rızaları olmaksızın cinsiyetlerini değiştirdikleri gerekçesiyle hedef gösterdi. Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan bu haberde Dr. Zeki Bayraktar’ın ortaya attığı iddialar, cinsiyet disforisi olan çocuklarla ilgili uygulanan yöntemler hakkında tamamen yanlış bilgiler içermesine rağmen, sosyal medyada oldukça kabul görüp öğretim üyeleri ile ilgili çeşitli linç kampanyalarının başlamasına sebep oldu. Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi dekanı Tufan Tükek ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca konuyla ilgili tweetler atarak sürecin incelendiğine dikkat çekti. Konuyu daha iyi özetleyebilmek için linki bırakıyoruz(1).
Habere konu olan cinsiyet disforisi ve hormon terapisiyle ilgili başta Twitter olmak üzere sosyal medyada oldukça büyük bilgi kirliliği oluşmakla birlikte, bu yönteme başvurmak isteyenlere ve süreci takip eden doktorlara çeşitli nefret söylemleri yöneltildi. Tıp öğrencileri Ilgın Yılmaz ve Emre Ali Alan bu süreçleri yaşamış birinin gözünden anlayabilmek adına Evren ile bir röportaj yaptı.
1- Merhaba Evren, bize kendini kısaca tanıtır mısın?
Merhaba! Ben Evren, 25 yaşındayım. Boğaziçi Üniversitesi Fizik bölümü mezunuyum, bir senedir Helsinki’de yüksek lisans yapıyorum. Non-binary(2), trans ve veganım.
2- Cinsiyetinle ilgili farkındalığın ilk ne zaman oluştu, biraz bahseder misin?
Çocukken cinsiyetlerle ilgili farkındalığım genel olarak çevremdekilere kıyasla daha azdı. Çocukları, kendim dahil, kız ya da oğlan değil sadece çocuk olarak görüyordum. Fakat bedensel farklılıklar belirginleşmeye başladıkça ait hissetmemeye başladım. Yalnız hissettiğim, depresyon geçirdiğim zamanlar arttı. Özellikle lisede, içinde bulunduğumuz bu tiyatro oyununa teslim olmuştum ve kendim gibi hissetmiyordum. Sanıyorum bu sebepten liseye dair anılarım çok az ve bulanık.
Lise sona kadar deneyimlerime, cinsiyete dair farkındalığım yoktu diyebilirim. Kendimi bildim bileli ismini koyamadığım bir şey yaşıyordum, bu her şeyi daha kötü yapıyordu. Lise sonda ilk defa çevremde trans bir erkeğin varlığından haberdar olmak, araştırmamı ve okumamı sağladı. Dolayısıyla farkındalığım da bu zamanlarda oluştu diyebilirim.
3- Kendine açılma sürecin nasıldı? Kendine açıldıktan sonra insanlara açıldın mı? Eğer açıldıysan kimlere ne zaman açıldın ve aldığın tepkiler nasıldı?
Kendime açılma sürecim sancılıydı ve uzun bir süreçti. Önce kadınlardan hoşlandığımı fark ettiğim için lezbiyen olarak açıldım, ardından benimle benzer disfori yaşayanların pek çoğu trans erkek olduğu için kendime de bu atamayı yaptım. Non-binary olarak açılmam Boğaziçi’ne geçiş yaptığımda, 19-20 yaşlarımda oldu.
İnsanlara açılmakta çok başarılı değildim sanırım, ya da açılmam gerektiğine inanmıyor(d)um. İnstagram’dan postlarımda bazen deneyimlerimi yazıyordum, birçok tanıdığıma da bu şekilde açıldığımı düşünüyorum. Kendimi bulma sürecimde ben değiştikçe çevrem değişti. Rahatsız olan arkadaşlar, aile bireyleri uzaklaştı. Yanımda olmak isteyen insanların kimisi bana sorular sordu, anlamaya çalıştı. Kimisi sorgusuz sualsiz, sadece beni gözlemleyerek beni ben olarak kabul etti.
Anneme ilk açılmam da 19 yaşımdaydı. Çocukken belki her pazar gittiğimiz bir köyde kahvaltı edip kutu oyun oynuyorduk. Nasılsa lafı açıldı, “Peki ya ben kadın olarak hissetmiyorsam?” deyiverdim. Annem duraksadı, sonra “Erkek mi hissediyorsun yani?” diye sordu. “Bilmiyorum”, dedim. Bilmiyordum. Hiçbir şey olarak hissetmiyordum. O anda birbirimizden uzaklaştık, uzun bir süre de uzak kaldık, ama her şeye rağmen sevgisini her zaman hissettirdi. Şu anda şöyle düşünüyorum: ben nasıl seneler boyunca kendi sancılı süreçlerimden geçtiysem, annem de kendi sancılı süreçlerinden geçti. Onunla gurur duyuyorum.
4- Cinsiyetle ilgili ilk farkındalığın oluştuğu zamanlarda trans bireylerden haberdar mıydın ve bu konuda neler düşünüyordun?
Pek değildim açıkçası. Çevremde varlığını bildiğim tek bir trans birey vardı. Hiç konuşmamış olsak da varlığı bana çok yardımcı oldu.
5- Bu farkındalık sürecinde yaşadığın iç ve dış zorluklar nelerdi? Kimler yanındaydı neler seni rahatlatıyordu?
Disfori ile baş etmek gerçekten oldukça zorlayıcı. Bazı günler uyuyamıyordum, bazı günler dışarı çıkamıyordum. Birçok depresif düşünce sıklıkla aklımdaydı, fakat okuyanlar için ‘triggering’ olabileceği için paylaşmamayı tercih ediyorum. Özellikle birisi kadın ataması yaptığında bütün modum değişiyordu, kimselere gözükmek istemiyordum. Ek olarak, ‘binder’(3) kullanımı fiziksel olarak gerçekten kolay bir şey değil, en azından benim için değildi. En az 14 saat üzerimde olan, nefes almamı etkileyen ve mental olarak zorlayan bir şeydi ‘binder’. Fakat onsuz dışarı çıkmam düşünülebilir şey değildi.
Bu dönemleri atlatmamda arkadaşlarımın ve o zamanki partnerimin etkisi gerçekten çok büyük. Onların desteği en büyük dayanağımdı. Ameliyat masrafımı karşılamaya yardımcı olmak için çok yakın bir arkadaşım parti düzenlemişti, hala aklıma geldiğinde hemen gözlerim doluyor. Kısacası, onlar olmasa burada olamazdım.
6- İlk ne zaman hormona başlamaya karar verdin? Takipte olduğun süreç nasıl işliyordu?
Hormona başlamaya kesin olarak 19 yaşında karar verdiğimi hatırlıyorum. Bu noktada önce trans bireylerle çalışan bir psikiyatriste gitmek gerekiyor en az 6 ay boyunca, fakat genelde daha uzun sürüyor bu süreç. Kolay kolay yönlendirmiyorlar endokrine diyebilirim. Ben devlette birine gitmedim, özel çalışan birine danıştım. Psikiyatri sürecim sekiz ay kadar sürdü, bu sürecin sonunda beni devlette bir psikiyatriste yönlendirdi. O psikiyatrist ile sadece bir kere görüştüm, onun için diğer psikiyatristin notu yeterliydi. Doğru hatırlıyorsam endokrin benden bazı testler istedi, yaklaşık iki hafta kadar sürdü bu testleri yaptırmam. Maalesef bu testlerin detaylarını anımsamıyorum.
Psikiyatristten testosteron başlama onayı almamla ilk iğnem arasında yaklaşık iki aylık bir süre var. İki farklı testosteron vardı Türkiye’de o zaman, Sustanon ve Nebido. Endokrin doktoru bana hangisini istediğimi sormuştu. Ben başka trans tanıdıklarımdan Sustanon’un yan etkilerinin daha şiddetli olduğunu duyduğumdan Nebido istemiştim, o da Nebido’nun daha iyi olduğunu ifade etmişti. İlk iğnemden 6 hafta sonra ikinci iğnemi oldum, ondan sonra normal 12 haftalık aralarla devam ettim. Bana başta hormon depo olması için bu şekilde yaptığımız söylendi, ancak başka kimseden bu yöntemi duymadım.
Çevremdekilerin de maddi desteği ile yedinci ayımda özel bir hastanede ameliyat oldum.
Evren ismini kimliğime eklenmesi için dava açtım ancak cinsiyetle ilgili bir değişiklik için dava açmadım. Dolayısıyla biraz arka kapıdan, cinsiyet lafı geçmeden halletmiş oldum diyebilirim.
Uzun lafın kısası, devletteki sürecin ne kadar yavaş ve zorlayıcı ilerlediğini bildiğimden imkanlarımı sonuna kadar zorlayarak her şeyi özelde, veya en kolay nasıl olabilirse öyle halletmeye çalıştım. Bu noktada şunu hatırlamak önemli: tek bir süreç yok. Her hastane, her doktor başka önerilerde bulunabiliyor, farklı gereklilikler dayatabiliyor. Dolayısıyla herkesin yaşadığı süreç deneyimi farklı oluyor. Bu nedenle deneyim paylaşımının önemi çok büyük.
7- Süreç boyunca yaşadığın zorluklar nelerdi? Tıbbi anlamda ve sosyal açıdan Türkiye’de yaşamanın olumlu ve olumsuz yanları nelerdi? Psikolojin süreç boyunca nasıldı?
Kimliğimde kadın yazdığı için devlet hastanelerine elimi kolumu sallayarak gidemiyorum. Annem kendisi doktor ve doktor tanıdıkları oluyor. Kan testi gerekiyorsa örneğin, bir tanıdığa ulaşarak, arka perdeden hallediyorum. Bunun sebebi birçok insandan kötü deneyimler duymuş olmam. Tüm sürecim boyunca mental sağlığımı korumak için kötü şeyler deneyimleyebileceğim her türlü durumdan ve ortamdan kaçındım. Bu şekilde yapabilecek kadar şanslı ve ayrıcalıklıydım.
Üniversitede yurtta kalmam trans olmam nedeniyle mümkün olmadı. Beni maddi açıdan zorlayan bir şey oldu eve çıkmak. Buna rağmen üniversite için bir trans olarak olabilecek en iyi yerlerden birinde olduğunu düşünüyorum. Hocalar, öğrenciler genel olarak hoşgörülü ve açık fikirliydi.
Uzun yıllardır terapiye gidiyorum. Cinsiyetle ilgili farkındalığımdan önce, geçirdiğim depresyonlar nedeniyle başlamıştım. Gerek o zamanlar, gerek sürecim sırasında terapiye erişimim olmasının üzerimde büyük bir pozitif etkisi olduğunu düşünüyorum.
8- Tüm bu süreçlerden sonra hayatın nasıl değişti? Süreç öncesinde hayal ettiğin gibi gerçekleşti mi? Evren’den memnun musun?
Ben çok mutluyum ya. Bu kadarını tahmin etmiyordum. Bedenime ait ve özgür hissediyorum. Huzurluyum, kendim olabiliyorum. Sonunda gerçekten yapmak istediğim şeylere yoğunlaşabiliyorum! Beş seneden biraz fazla oldu testosterona başlayalı, her sene özgüvenim, öz sevgim katlanarak arttı. Nadiren de olsa sürecime başlamadan önceki zamanlarımı hatırlıyorum, kendime sıkı sıkı sarılıyorum. Minnet duyuyorum.
9- İlk cinsel farkındalığından beri LGBTİ+ topluluklarında bulundun mu? Türkiye’de trans bireylerin durumunu nasıl değerlendiriyorsun? Her trans birey süreci senin gibi geçirebiliyor mu?
Ben LGBTİ+ topluluklarda çok fazla aktif değildim. Biraz bireysel bir aktivizmim, deneyim paylaşımım oldu. Bu süreçte pek çok trans birey bana ulaştı, sorular sordu, deneyim aktardı. Her trans birey benim gibi geçiremiyor maalesef bu süreci. Çoğumuzun en büyük bariyerleri aile içinde oluyor. Devletin LGBTİ+ propagandası çoğu anne babaya ulaşıyor. Yanlış bilgilerle silahlanıp çocuklarına saldırıyorlar. Finlandiya’da bir senedir yaşıyorum ve buradaki sürecin de oldukça arkaik olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla aslında neredeyse hiçbir ülkede trans olmak kolay değil, fakat Türkiye’de hiç değil. Bunun en büyük nedenlerinden birinin anne babaların bilgisizliği veya yanlış bilgileri sebebiyle çocuklarının mutluluğuna engel olmaya çalışmaları olduğunu düşünüyorum. Devlet LGBTİ+ bireylere açıkça saldırdıkça da bu durum kötüleşiyor.
Ama işte biz hiçbir yere gitmiyoruz. Buradaydık, buradayız ve var olacağız. Birçok dernek ve aktivist ulaşılabilir kalmak için çabalıyor ve psikolojik, hukuki ve bilgi desteği sunuyor. Bu dayanışma hattı birçok insanın hayatını kurtarıyor.
10- Türkiye’nin LGBTİ+ bireyler için durumu ve geleceği hakkında neler düşünüyorsun?
Doktorların, özellikle psikiyatristlerin önyargısız ve bu konuda eğitimli insanlar olması gerekiyor. Örneğin çoğu kez duyduğum bir deneyim, kuir çocukların ailelerine açılması sonrası ailelerin onları yaka paça bir psikiyatriste getirmeleri ve doktorun ona kuir olmadığını, kuir olmanın hastalık olduğunu söylemesini beklemeleri. Ne yazık ki bazen istediklerini alıyorlar ve bu çocuklarının hayatına mal olabiliyor. Propagandayla savaşmak çok gerçekçi değil diye düşünüyorum ve tam da bu sebepten, yoğun bir LGBTİ+ karşıtı propagandanın yaşandığı bu zamanda tıbbı, bilimi temsil eden insanlara çok büyük bir sorumluluk düşüyor.
11- Türkiye’de benzer trans deneyimlerini yaşayanlara ve kendi genç haline şu anki Evren olarak neler söylemek isterdin? Hangi tavsiyeleri verirdin?
Tavsiye verebilecek bir konumda mıyım, bilmiyorum. Herkes o kadar ayrı deneyimler yaşıyor ve herkes o kadar güçlü ki. Ama sanıyorum genç Evren’in şunları duymasını isterdim: “Kimseye bir açıklama borçlu değilsin. Kimsenin duygularından sorumlu değilsin. Merak etme ben buradayım. Bekliyorum seni.”
1- https://www.bbc.com/turkce/articles/c9xj87l70yeo
2- Non-binary, ikilik dışı cinsiyet veya genderqueer, cinsiyet kimliklerinin maskülen veya feminen olmayan, yani ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki kimliklerini kapsayan bir spektrumudur.
3- Binder: Göğüsü sarmak için kullanılan kumaş bütünü.
*CİNSİYET UYUM SÜRECİNİN HUKUKİ BOYUTU SIKÇA SORULAN SORULAR KILAVUZU: https://spod.org.tr/wp-content/uploads/2022/03/Cinsiyet-Uyum-Surecinin-Hukuki-Boyutu-SSS-Kilavuzu-2021.pdf