Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve temsil ettiği toplumcu hekimlik değerleri yalnızca biz hekimler veya sağlık emekçileri için değil ülkemizde yaşayan bütün yurttaşlarımız için bir şans olagelmiştir. Dünyadaki birçok olumsuz örneğin aksine sağlığa bütüncül yaklaşarak halkın sorunlarını sahiplenmiş, ülkemizdeki halkçı damardan da beslenerek dönemin iktidarlarına karşı her daim halkın çıkarlarından yana tavır almış, özgürlük, demokrasi ve laiklik mücadelesinin aktif bir parçası olmuş ve genç hekimler açısından önemi tartışmasız hem teorik hem pratik açıdan devasa bir toplumcu hekimlik birikimi yaratmıştır. Özellikle sağlık alanına yönelik uzun yıllardır AKP iktidarı tarafından sürdürülen piyasacı saldırılara karşı halkın sağlık hakkının savunulması noktasında TTB’nin üstlendiği sorumluluk ve gösterdiği direnç son derece önemlidir.
Tüm bu tarihsel birikim ve deneyimin yanında hekim hareketinin ve özel olarak meslek örgütümüz TTB’nin bir süredir ciddi çıkmazlar içerisinde olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. İktidarın pandemi döneminden beri şiddeti artan bir şekilde TTB’ye yönelik baskıları yoğunlaştırmasının etkisi elbette önemli bir etkendir. Fakat yalnızca iktidarın saldırılarıyla açıklanamayacak sorunlarımızın da olduğu dürüstçe ifade edilmelidir.
TTB’nin belki de en öncelikli sorunu üyeleriyle olan bağın önemli ölçüde kopmuş olmasıdır. Üyeler ve oda kurulları, komisyonları arası iletişim gittikçe zayıflamakta, mesleğin yaşadığı onca soruna rağmen üyeler kitlesel düzeyde harekete geçirilememekte, özellikle genç hekimler ile örgüt arasındaki mesafe gittikçe açılmakta ve ciddi bir genç kadro sıkıntısı kendisini hissettirmektedir. Bir diğer önemli sorun, bugüne kadar TTB içerisinde faaliyet yürüten farklı siyasal yaklaşımların artık örgütü ileri taşımaktan veya ön açıcı olmaktan ziyade giderek ön tıkayıcı bir pozisyona evrilmeleridir. Son yıllarda yoğunlaşan kısır tartışmalar ve gelinen nokta itibariyle kamplaşmaların ortaya çıkması, örgütsel faaliyetin neredeyse sadece bu tartışmalara sıkışmasına ve örgütün içeriye doğru kapanmasına yol açmıştır. Sonuç, bundan çok uzak olmayan bir geçmişte Beyaz Eylemler adıyla binlerce hekimi meydanlara toplayabilen ve toplumsal meşruiyeti oldukça yüksek bir eylemlilik düzeyinden bugün yalnızca TTB aktivistlerine sıkışmış ve etkisi kendi üyeleri arasında bile oldukça zayıflamış bir hekim örgütüne sürecin evrilmesi olmuştur.
Oysa dağ gibi birikmiş sorunlarımız ve halkın sağlık hakkına yönelik her geçen gün çeşitlenen saldırılar belki de hiç olmadığı kadar güçlü bir hekim hareketi ve güçlü bir TTB’yi gerektirmektedir. Bunun için bizce atılması gereken bazı önemli adımlar şunlardır: Değişen hekim kompozisyonu gözetilerek tabip odalarının örgütsel işleyişi içerisinde katılımcı, demokratik ve her bir hekimin katkısını alabilecek yeni mekanizmalar kurulmalı, var olanlar güçlendirilmelidir. Örgütün hareket edebilme kapasitesini arttırmak adına politik iç çekişmelerde ölçüt meselesi yeniden ele alınmalıdır. Önümüzdeki dönem için eylem planları oluşturulurken kitlesel katılıma imkan sağlayan araç ve yöntemler öncelikli olarak tercih edilmelidir. TTB yukarıda belirtildiği gibi ülkemizdeki demokrasi mücadelesinin önemli bir bileşeni olmakla birlikte dönemin ihtiyaçları iyi analiz edilmeli ve mücadele araçları işlevsizleştirme pahasına birbirleri yerine ikame edilmemelidir. Hekimler arasındaki umutsuzluğu ve “ne yapsak olmuyor” havasını dağıtacak adımlar atılmalı, özellikle genç hekimlere yönelik çalışmalar öncelikli olarak ele alınmalıdır. TTB toplumsal meşruiyetini yeniden sağlamak için yurttaşlara seslenme kanallarını çeşitlendirmeli, bunların etkisini arttırmalı ve sürekli hale getirmelidir.
Halkın Doktorları olarak yaklaşan tabip odaları genel kurullarına yönelik alacağımız tutumda yukarıda bahsedilen önceliklerin ve ihtiyaçların belirleyici olacağının altını çizmek istiyoruz. İktidarın TTB’ye yönelik saldırılarını, içerisinden geçtiğimiz dönemde yeni ortaya çıkan veya daha fazla görünür hale gelen kimi risk faktörlerini göz önünde bulundurduğumuzda meslek örgütü içerisinde faaliyet yürüten her bir arkadaşımızın da aynı sorumluluk duygusuyla hareket etmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bugüne kadar çeşitli gerekçelerle meslek örgütü faaliyetlerinden uzak durmuş bütün meslektaşlarımızı önümüzdeki mücadele döneminde tabip odalarının ve TTB’nin kurullarında, komisyonlarında aktif çalışmaya; bu zorlu dönemden daha güçlü çıkabilmek için mümkün olan her düzeyde sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Tüm hekimleri bulundukları her ilde emekten, demokrasiden, toplumcu hekimlikten ve mücadeleden yana olmak üzere oda genel kurullarında oy kullanmaya davet ediyoruz. Tabip odalarını Saray’ın arka bahçeleri haline getirmek isteyen odaklara Halkın Doktorları olarak geçit vermeyeceğiz. Piyasacılığa karşı kamuculuğu, gericiliğe karşı bilimi savunmayı ısrarla sürdürecek, halkın sağlık hakkı için mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.