Türkiye’de sağlık hizmeti denince, sayısı 20 bine yaklaşan asistan hekimleri anmamak imkânsızdır. Neredeyse her şehirde, devlet ve vakıf üniversiteleri ile Sağlık Bilimleri Üniversitesi çatısı altında uzmanlık eğitimi veren eğitim ve araştırma hastaneleri bulunmakta olup 2022 yılında yayınlanan Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre ülkede görev yapan asistan hekim sayısı 18.837, toplam hekim sayısı ise 116.991 olarak belirtilmiştir (1). Bu da demektir ki hekimlerin altıda biri asistan hekimlerden oluşuyor. Son yıllarda hızla artan asistan hekim kontenjanları, bu oranın değişmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bugün birçok üçüncü basamak hastaneye başvurduğunuzda sizi çoğunlukla asistan hekimler karşılayacaktır.
Asistan hekimler, yani uzmanlık öğrencileri, Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonrasında uzmanlık eğitimine başlarlar. Branşa göre 3 ile 5 yıl arasında değişen uzmanlık eğitimi süreci, o alanda yetkinlik kazanmayı hedefleyen bir süreçtir. Bu sürecin sonunda uzman hekim unvanı alınır, kişi mecburi hizmet yükümlüsü olarak atanır ve uzmanlık belgesini elde eder.
Türkiye’de asistan hekimlikle ilgili kısa bir haber veya literatür taraması yapıldığında gerek otuz yıl önce gerekse daha yeni yazılan birçok yazıda hâlâ devam eden sorunlara değinildiği görülmektedir. Eski kaynaklarda karşılığı alınmadan tutulan nöbetler ve ücret gibi sorunlar öne çıkarken (2), günümüzde mobbing, uzmanlık eğitiminin niteliği, nöbet ertesi izin ve sağlıkta şiddet gibi daha farklı konular dikkati çekmektedir. Bu durum, eski yıllarda mobbing olmadığı anlamına gelmez; aksine, buna karşı daha bilinçli olduğumuzu gösterebilir. Benzer şekilde siyasetin gündemi ve sağlık sistemindeki değişiklikler ile öne çıkan taleplerin de değişmesi kaçınılmazdır.
Uzmanlık eğitimi sürecinde gerek teorik gerekse pratik yetkinlik kazanmak esastır ve bu süreçte eğitim sorumlularının büyük bir rolü vardır. Asistan hekimler, eğitim süresince ihtiyaç duyduklarında eğitim sorumlularına ulaşabilmeli ve onlarla çalışabilmelidir ancak günümüzde bunun genellikle böyle olmadığı görülmektedir. Bugün azalan eğitimci sayısına karşın artan asistan hekim kontenjanlarından ve polikliniklerinde neredeyse sadece asistan hekimlerin bulunduğu kliniklerden bahsedebiliriz. Çünkü uzmanlık öğrencilerinden esas beklenen, eğitimden ziyade sağlık hizmeti sunumudur ve Cumhurbaşkanı’nın birkaç yıl önce “asistan hekimlerle yola devam edileceği” şeklindeki açıklaması da bu durumu açıkça ortaya koymaktadır (3). Asistan hekim kontenjanlarındaki artış ve dağılımı, özellikle dermatoloji ve plastik cerrahi gibi branşlarda artan kontenjanlar, sağlık turizmine yönelik planları düşündürmektedir.
Uzmanlık eğitimine başlayan asistan hekimlerin azımsanmayacak bir kısmı maalesef mobbing ile karşılaşmaktadır. Burada, eğitim sürecinin bir parçası olarak kabul edilen ve neredeyse normalleştirilen bir hiyerarşik ilişki biçiminden bahsedebiliriz. Sözlü ve psikolojik şiddetin olağan sayıldığı, eğitim hakkının ceza adı altında ihlal edildiği birçok klinik var. Sağlık sisteminin zaten büyük olan yüküne mobbing eklendiğinde, mesleğinin henüz başındaki uzmanlık öğrencisinin ruhsal açıdan olumsuz etkilendiğini söylemek de yanlış olmaz. Bu durumla doğrudan ilişkili olmasa da bir asistan hekim intiharı söz konusu olduğunda mobbing ihtimali artık çoğu kişinin aklına gelmektedir. Mobbing, hepimizin bildiği fakat çoğumuzun görmezden geldiği bir gerçek olarak varlığını sürdürmektedir.
Asistan hekimler, uzun yıllar boyunca nöbet ertesi de çalışmaya devam etmekteydi ve bu minimum 32 saatlik mesai sürelerine denk geliyordu. Buna yıllarca karşı çıkılmasına rağmen nöbet ertesi çalışmama hakkı Dr. Rümeysa Berin Şen’in nöbet ertesi araç kullanırken geçirdiği kazada hayatını kaybetmesinin ardından kazanıldı. Ancak bu uygulamanın hayata geçirilmesi pek kolay olmadı. Bu hakkın uzmanlık eğitimini ve sağlık hizmet sunumunu aksatacağı yönündeki söylemlerle karşılaşıldı. Asistan hekimlerin kararlılığı sayesinde nöbet ertesi çalışmama uygulaması normalleşti. Yine de 16 saatlik nöbetin 8 saatlik kısmının ücreti kesilmekteydi; ancak insanca çalışma isteği o kadar ağır bastı ki bu kesintiye karşı çıkan ses cılız kaldı. Bugün hâlâ nöbet ertesi çalışmaya devam eden asistan hekimler var ve bu durum yasal olmadığı için 8 saatlik ücret kesintisiyle nöbet ücretini eksik alıyorlar.
Asistan hekimler, üniversitelerde YÖK kadrosunda ve Sağlık Bakanlığı kadrosunda, eğitim ve araştırma hastanelerinde Sağlık Bakanlığı kadrosunda ve vakıf üniversitelerinde çalışmaktadır. Bu farklı hastaneler ve kadrolarda çalışmanın sonucu olarak özlük haklarında ve ücretlerinde farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Yakın zamanda Maltepe Üniversitesi’ndeki asistan hekimlerin ücret artışı talebiyle başlattıkları hukuki mücadele kazanımla sonuçlandı ve bu konuda önemli bir örnek teşkil etti.
Son yıllarda sağlık sisteminde yaşanan sorunlar, hastane başvurularının artması, poliklinik randevularında yaşanan zorluklar gibi durumlar Sağlık Bakanlığı tarafından geçici diyebileceğimiz yöntemlerle çözülmeye çalışılmaktadır. Onaylanmayan randevuların iptali, gidilmeyen randevu sonrası 14 gün randevu alınamaması bu yöntemlerden bazılarıdır. Ayrıca poliklinik sayılarının arttırılması ve randevu sürelerinin kısaltılması gibi adımlar da atılmaktadır. Bu önlemler yalnız başına poliklinik hizmeti veren asistan hekim sayısının artmasına, randevu sürelerinin kısalması ise uzmanlık eğitiminin olumsuz etkilenmesine yol açmıştır. Bir asistan hekimin 8 dakika gibi bir sürede hastadan anamnez alıp, muayene edip, hocasına danışıp gerekli tetkik ve tedaviyi planlaması beklenebilir mi? Üstelik Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi örneğinde olduğu gibi uzman hekim olmadığı için MR gibi tetkikleri sistemden istemesi engellenmişken (4). Maalesef çoğu üçüncü basamak hastanede durum bundan ibarettir. Üçüncü basamak hastanelerin son başvuru merkezi olması gerektiğini düşündüğümüzde ise durumun vahameti daha da belirginleşmektedir. Bu durumun hastalar açısından bakıldığında da olumlu bir tarafı olmadığı aşikardır. Muayene sürelerinin kısalması, tetkik sayısını artırmış; bu da tetkik randevularının aylar sonrasına verilmesine sebep olmuştur. Mevcut sistemin sağlıkta şiddeti körüklediği ve her gün birçok asistan hekimin şiddete maruz kaldığı da göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.
Yoğun çalışma şartları, neredeyse molasız bir çalışma düzeni ve hastanelerdeki dinlenme alanlarının eksikliği, yalnızca asistan hekimleri değil tüm sağlık çalışanlarını izole bir şekilde çalışmaya zorlamaktadır. Bu durum hastanelerde hekimlerin birbirinden haberdar olmasını engelleyip, hastanelerin sağlık emekçileri için örgütlenme ve mücadele zemini olmasını da zorlaştırmıştır. Ancak bu zemini sarsmaya yönelik tüm girişimlere rağmen asistan hekimlerin örgütlenip mücadele ettiği ve bu mücadelenin kazanımla sonuçlandığı birçok yakın zamanlı örnek bulunmaktadır.
Uzmanlık eğitimi süreci, aynı zamanda bilimsel çalışmalar için bir mutfak gibidir. “Tez nasıl yazılır?”, “Araştırma nasıl yapılır?” gibi soru işaretleri bu dönemde giderilir. Ülkemizde asistan hekimlerin çalışma şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda ise akademik çalışmaların geri plana itildiğini söylemek yanlış olmaz. Hizmet sunumu talebi, akademik çalışmaların önüne geçmiş durumdadır. Asistan hekimler, eğer isterse, kendilerine kalan kısıtlı zamanı buna ayırmak zorundadır. Böyle bir ortamda bilimsel gelişimden söz etmek oldukça zor olacaktır. Sonuç olarak, sağlık sisteminde birbirine bağlı birçok sorun bulunmakta ve bu sorunların tek tek çözümü asistan hekimlere derman olmayacak. Sorunlara bütünsel bir yaklaşım, çözümün de bütünsel olmasını sağlayacak. Öncelikle bir araya gelmeli, sorunları dile getirip ve çözüm yollarını tartışmalıyız. Bizi şehir dışına taşınmış büyük hastanelerin odalarına sıkıştıran bu düzene inat, bulunduğumuz her yerde, her fırsatta birlikte olmayı başarmalıyız. Sendikalar, meslek odaları vb. örgütlerde varlık göstererek çözüm için mücadele etmeliyiz. Çünkü, sorunların öznesi bizleriz ve bizler bu mücadeleye katılmadıkça çözümden bahsedemeyiz.
Kaynakça
(1) “Erdoğan, ‘Giderlerse gitsinler’ dediği hekimler için bakanları seferber etmiş”. 2022. https://www.diken.com.tr/erdogan-giderlerse-gitsinler-dedigi-hekimler-icin-bakanlari-seferber-etmis/ (27 Ağustos 2024).
(2) Sağlık Bakanlığı. 2024. Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2022.
(3) Sarı, Kazım. 1978. “Sağlık Hizmetleri ve Eğitsel Tıpta Asistan Hekimin Yeri ve Sorunları”. Toplum ve Hekim 4: 16-22.
(4) İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu. MR Uyduramadık, Tomografi Verelim [Internet]. 2024 [a.yer 05 Ocak 2025]. Erişim adresi: https://www.istabip.org.tr/8239-mr-uyduramadik-tomografi-verelim.html