Eşcinsellik ve biseksüellik birer hastalık veya ruhsal bozukluk değildir, aynı heteroseksüellik gibi insan cinselliğinin olağan çeşitliliğinin bir görünümüdür. Hastalık olmayan bu durumların doğal olarak tedavisi yoktur. Bilimsel bilgiye dayanmaksızın yapılan girişimler, gerçekçi olmayan ve değişme umudu veren yaklaşımlar etik değildir.
Özenerek veya örnek alınarak eşcinsel veya biseksüel olunmaz. İlk cinsel deneyimler, model alma, öğrenme ve cinsel istismar da cinsel yönelimi etkilemez. Kişinin cinsel yöneliminin farkına varmasıyla başlayan kendini tanıma, kabullenme, çevresindekilerle paylaşma ve sosyalleşme sürecinde LGBTİ+ bireyler ruh sağlığı uzmanlarından yardım alma gereği duyabilir. Bu süreç kişinin kendi homofobisi ve içinde yaşadığı toplumun eşcinsellikle ilgili olumsuz tutum ve yargılarıyla yoğun bir şekilde karşılaştığı, kendisini yalnız, dışlanmış ve çaresiz hissedebileceği bir dönemdir.
Trans bireylerin kendilerini ait hissettikleri cinsiyete uygun fiziksel ve toplumsal özellikleri edinmesine cinsiyet uyum süreci denir. Bu süreçte tıbbi ve yasal değerlendirme kişinin kararları doğrultusunda başlatılır. Kişiye en uygun olacak şekilde uzun vadeli bir geçiş planlanmalıdır. Burada ruh sağlığı uzmanının görevi trans bireyin kendini pozitif kabulüne yardımcı olmak, yansız ve yargısız bir şekilde yaklaşarak kişinin kendini tanımasını sağlamak ve kimliğine uygun şekilde toplumda yaşayabilmesine destek olmaktır.
İnterseks bireylerin kendilerini ait hissettiği cinsiyet kimliğini çocuklukta beyan etmesine fırsat verilmeden yapılacak cerrahi ve tıbbi tüm girişimler ileride bireyin ruh sağlığını olumsuz olarak etkileyebilir. Yaşamsal aciliyeti olmayan girişimler için birey kendisi hakkında karar verebilecek zihinsel olgunluğa ulaşana kadar beklenmelidir.
1969 yılında Stonewall Inn adlı barda uğradıkları baskı, şiddet ve ayrımcılığa dayanamayan eşcinseller ayaklanmış ve 4 gün boyunca sokaklarda çatışmalar ve eylemler gerçekleştirmiştir. LGBTİ+ mücadelesinin dönüm noktalarından biri olan Stonewall ayaklanması dünyanın hemen her yerinde Haziran ayının sonlarında “onur haftası, onur yürüyüşü” gibi adlarla kutlanmaktadır. “Onur” kelimesiyle burada kastedilen kişinin varoluşundan utanmaksızın kendi varlığından duyduğu onurdur.
Peki, 21. yüzyılda memleketimizde durum nedir? Türkiye’de Onur Haftası ilk defa 1993’te “Cinsel Özgürlük Haftası” adı ile kutlanmak istenmiş, ancak dönemin İstanbul valiliği izin vermediği için etkinlikler o yıl gerçekleştirilememiştir. 2003’ten beri izinli olarak her yıl çeşitli mekanlarda düzenlenen ve birçok araştırmacı, yazar, aktivist, politikacı ve sanatçının katıldığı onur haftası etkinlikleri 2013 Gezi Direnişi ile en yüksek etki düzeyine ulaşmıştır. İstanbul, İzmir, Antalya ve Mersin gibi birçok ile yayılan onur yürüyüşleri ve onur haftası etkinlikleri ülkemizde 2015 yılından beri yönetici otoriteler tarafından yasaklanmakta ve engellenmeye çalışılmaktadır.
Cinsel haklar, evrensel temel insan haklarındandır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır. LGBTİ+ bireyler tüm insanların sahip olduğu yaşama hakkına sahiptir. Devlet bu hakkı korumakla yükümlüdür. Tüm cinsel kimlik ve yönelimlerin kabulü toplumsal barışın da olmazsa olmazıdır.
Kaynaklar: